bugün

sevdiği entry'ler

sözlük yobazları vs atatürkçüleri kafes dövüşü

iddaa'da oranları açıklanan karşılaşmadır. Oranlar şu şekilde:

Yobazlar döver: 3.10
Beraberlik: 3.10
Atatürkçüler döver: 1.80
Ölü sayısı 2,5 üstü: 1.40
Ölü sayısı 2,5 altı: 1.95
Toplam ölü: 0-1: 4.50
Toplam ölü: 2-3: 1.95
Toplam ölü: 4-6: 2.10
Toplam ölü: 7+: 9.00
Karşılıklı ölüm var: 1.15, Ölüm yok: 5.50

Ilk canı kim alır? ecinni: 2.10, ehli kunh: 2.50, torunusamil: 3.50, nobody s: 5.50, sahinyolcu: 3.50, konglamere lenf nodu: 2.70, matbazel: 25.00, hobin rood: 50.00, dedeninkeli: 75.00, tengir budun: 2.20

Sen de oyna, sen de kazan...

sözlük yobazları vs atatürkçüleri kafes dövüşü

görsel

namussuz ateist görmedim ama namussuz dinci gördüm

aynen öyle. özgecan´ın annesi, "kızım çok acı çekmiştir, keşke silahla öldürselerdi" dediğinde o bahsi geçen soysuzlar

"eee mini etekle minibüse biniyosan,tecavüzü, öldürülmeyi göze alacaksın !!" diye twittler atmışlardı.

onların sözlüklerdeki uzantıları da halen aynı şeyi etek boyu üzerinden sürdürüyolar.

bu kanıbozuk soysuzlar, "namuslu" adamlar olabilirler mi?

eğer tanımadığın bir kadını minibüste levyeyle öldürüp, kollarını, bacaklarını kesip, iz kalmasın diye vajinasını kamayla oyup, sonra da üstüne benzin dökerek yakmak, bunu savunmak "namusluluk" ise...

beni derhal "namussuzlar" arasına yazın, o namus dediğiniz şeyi de onlara söyleyin, analarının kukularına soksunlar !!

osmanlı da oğlancılık

akapeli arkadaşlar 80 tl verecek parayı bulup giremezler ama topkapı sarayı harem dairesinde oğlan bölümü var. hatta kendine özel ağdahanesi bile var.

neden et ithal ediyoruz

Hayvancılık köylünün ve çiftçinin elinden çıkarak büyük patronların eline geçtiği için.

Bu soruya " hükümet neden 50 hayvanın üzerinde çiftliği bulunan üreticilere her kestiği hayvan için '250' tl hibe veriyor?" Sorusuyla cevap vermek gerekiyor. Çünkü her şey burada yatıyor.

Hükümetin hayvanını kesen büyük üreticiye "250" tl vermesi büyük çiftliklerin elinde hayvan olduğunu ama bunu kesmeyerek daha pahalıya satmak istediklerinin açık ispatıdır.

Hükümetin 50 hayvandan küçük üreticilere bu desteği vermemesi de " küçük üreticiler umurumuzda değil" demek değil midir?

Hayvancılığı ve tarımı dizi filmlerle, reklamlarla, filmlerle kültürümüzü yok ederek bitirdiler.

Bugün köyde yaşayan bir kız bile köye gelin gitmek istemiyor. Asgari ücretle kirada oturmaya razı olarak şehre göç etmek istiyor. Halbuki köyde hayvancılık yapsa bunun 10 katını bile kazanabilir. Lakin kimse hayvancılıkla ve tarımla uğraşmak istemiyor. Herkes şehirde yaşamak istiyor. Kafelerde oturup, temiz elbiseler giyerek parklarda gezmek istiyor.

Bu durum ise büyük patronların işine geliyor. Siyasete baskı yaparak tarımı ve hayvancılığı da onlar yapmaya başladılar.

Şayet biz vatandaş olarak bu işlere el atmazsak, bundan 20 yıl sonra hayvancılık ve tarım yapmak istesek bile buna müsade bulamayacağız. Çünkü sulama suları, araziler ve yaylaklar tamamen büyük firmaların eline geçmiş olacak.

Edit: Kime oy verelim peki? Bir muhalefet lideri olarak kılıçtaroğlu'nu n " neden hayvancılığı köylüden, çiftçiden alıp; marketler ve mağazalar zinciri patronlarına, özel hastane patronlarına, müteahhitlere, fabrikatörlere peşkeş çektiniz, köylü ve çiftçi sik mi yiyecek?" Dediğini gördünüz, duydunuz mu? Duymadınız, görmediniz.

Kılıçtaroğlu nun " bu marketler ve mağazalar zincirinin ülkeye faydası nedir, zaten aynı işi küçük esnaf ve sanatkarlar da yapıyor, şayet paranız 1000, 2000 şube açacak kadar çoksa ağır sanayiye girin, basit ticaret işlerini vatandaşa bırakın ki üniversiteyi bitirdiğinde iş bulamazsa babasının dükkanını çalıştırsın, işsiz kalmasın" dediğini duydunuz mu? Duymadınız.

E peki bu vatandaş tarım ve hayvancılık yapmayacaksa; bakkal, kasap, manav çalıştırmayacaksa neyle geçinecek, nerede iş bulacak?

Chp liler gibi siki götüne denk elit yaşayan zartların bu fikirler ve planlar umurunda olmaz. Çünkü adamlar tok. Paraya doymuş, karıya doymuş. Sadece yaşam şeklinin korunması derdindeler.

Yani kimse akp ye çokta memnun kaldığı için oy vermiyor. Kılıçtaroğlu gibi ssk dan tanınmış bir kişiye devleti teslim etmemek için oy veriyor.

E malesef bizim dindar hükümette bunun farkında. Onlar da sanayileşmek ayağına vuruyor abalıya.

Yahu kardeşim bu ülke patronun devletleşmesiyle, vatandaşın köleleşmesiyle mi ilerleyecek? Şayet illa da bu durum şartsa siyasiler neden toklar? Onlarda ülkelerinin gelişmesi için asgari ücretli kalitesinde bir yaşam sürsün bakalım.

işid in gerçek islamı yaşadığı gerçeği

kuran'dan ziyade mezhep islamını uyguladıkları gerçeğidir.

hadis, içma diye kuran'dan uzaklaşan kafanın sonu ışid.

başka bir erkeğin altında inlemiş kadınla evlenmek

0:00 0:54

diyanet neden kuran basıp dağıtmaz sorunsalı

sobayla konuşan delinin zımbırtılarını bile basıp dağıtan diyanetin neden kuran'ı ücretsiz dağıtmaz sorunudur.

bu ülkenin dinini neden kurandan öğrenmesi için çalışmaz?

yurtdışından ithal edilecek olan buğday

Selamın aleyküm.
görsel

Bu yukarıda gördüğünüz şey, geç hitit dönemine ait bir kaya kabartmasıdır.
Mö 8.9. Yy ile tarihlendirilir.
Kabartmada tuvana ülkesinin rahip kralı warpaiwas adlı şahıs bir elinde buğday başağı, bir elinde üzüm salkımı ile tanrıya verdiği bolluk ve bereketten ötürü şükranlarını sunuyor.

Hititler döneminin en güçlü ülkesi, dünyanın süper gücüydü gerçekten.
Bunun kaynağı da tanrının her şeyin en güzelini, en bereketlisini bahşettiği anadolu toprağıydı şüphesiz.

Işte bu anadolu toprakları "siyez" de denilen ama ecnebilerin eincom dediği buğdayın yabanıl olanının ana vatanıdır.

Yani bizim topraklarımızda buğday kendiliğinden ve bol miktarda yetişiyordu zaten.

Ama şimdi buğdayın anavatanında yaşayan bizler buğday ithal ediyoruz.
126 kalem tarım ürünü ithal ediyoruz.
Acaba tanrılar mı bize küstü?
Yoksa biz mi tanrıları kızıdırdık?

Şüphesiz ki medeniyetin beşiği olan bu kadim topraklarım dengesini bozdugumuz için bunlar bize verilen bir ceza.

Toprağından kendiliğinden buğday fışkıran anadolu, buğday ithal edecek...
Helal olsun.

Not;
Buğdayın atası olan siyez tarihte ilk olarak karacadağ eteklerinde yetiştirilip hasat edilmeye başlanmıştır.
Sadece karacadağ'daki siyez değil, bugün dahi kars civarinda yetiştirilen kavlıca buğdayı da tarihin gelişimini etkilemiş bir bitkidir.

yeni atanan kanada valisi vs yeni sakarya valisi

dünyanın farklı yerlerinde yeni atanmış iki tane validir.

büyük britanya'nın yeni atanan kanada genel valisi julie payette hanım;
görsel

sakarya'nın yeni valisi irfan balkanlıoğlu bey;
görsel

julie payette hanım tam 6 dil biliyor.
irfan bey ise türkçe biliyor ayrıca arapça dualar okuyabiliyor.

****

julie hanım komple bir sporcu, kış olimpiyatlarında ülkesinin bayrağını taşıma şerefine nail olmuş;
görsel

irfan bey, afyon'da cephanelik patlaması sonrası 25 askerimizin şehit olmasının ardından genelkurmay başkanı necdet özel'e kilim hediye etme şerefine nail olmuş;
görsel

****

julie payette'in kardeşleri, biri akademisyen, diğeri doktor;
görsel

irfan bey'in abisi, ismailağa cemaatinde şeyh.
görsel

****

julie payette'in mesai arkadaşları;
görsel

irfan bey'in mesai arkadaşları;
görsel

****

julie payette uzayda toplam 25 gün kalmış;
görsel

irfan bey ismailağa dergahında kalmış;
görsel

****

julie payette hanım piyano falan çalabiliyor;
görsel

irfan bey alkollü içki satışını yasaklıyor;
görsel

****

julie payette'den önceki kanada valisi;
(akademisyen, yazar, diplomat david johnston)
görsel

irfan bey'den önceki sakarya valisi. (gülmeyin amk)
görsel

****

julie payette'in başbakanı;
görsel

irfan bey'in başbakanı;
görsel

****

son olarak...

julie payette montreal doğumlu;
görsel

irfan bey ise çorumlu;
görsel

her ikisine de yeni görevlerinde başarılar dileriz...

ek: (bkz: julie payette/#37318646)

merhaba ben bir filistinliyim bize yardım etmeyin

bir filistinli'nin türk halkına yazdığı mektuptur.

merhaba,
ben bir filistinliyim.
arapım.
bugüne kadar bize çok yardım ettiniz.
ama artık etmeyin...

neden?
çünkü biz bu yardımlarınızı haketmiyoruz.

evet, haketmiyoruz.

1837 yılında biz henüz osmanlı toprağı iken filistin bölgesinde sadece 9000 yahudi yaşıyordu.
onlar da bizim gibi osmanlı vatandaşıydı.
1860 yılında rusya ve avrupa'daki gelişmeler nedeniyle topraklarımıza yahudi göçü başladı, böylece ilk yahudi yerleşimi kuruldu.
gelen yahudiler hepsi parayla, altınla geliyorlardı.
bu da bizim çok hoşumuza gidiyordu.
1882 yılına geldiğimizde filistin'de 2. yahudi yerleşimi kuruldu.
50 sene önce sadece 9000 olan yahudi nüfusu 1882'de 50.000 olmuştu.

o zaman sultanımız olan abdülhamid han, bu yahudilere toprak satışını yasaklamasına rağmen, bizler yahudiler ile alavere dalavere çevirdik ve onlara toprak satmaya başladık.
evet, yahudilere toprak satışımız yasaktı, ama avusturya, alman, ingiliz ve rus vatandaşlarına toprak satmamız yasak değildi.

biz de bu boşluktan istifade ederek yahudilere toprak sattık.
çünkü gelen yahudiler avusturya-macaristan, alman, ingiliz ve rus vatandaşlarıydı aynı zamanda.

toprak satmak için adeta sıraya girmiştik.
çünkü yahudiler beş para etmez topraklarımız için 3-4 misli fazla bedel ödüyorlardı.

birden hiç görmediğimiz kadar para gördük.
sonra yahudiler bizlere bu paraları nasıl harcamamız gerektiğini öğretti.
filistin'in her kentinde açılan bar, pavyon, gazino gibi ortamlarda, içkili mekanlarda bu paraları bir güzel ezdik.
efsane günlerdi gerçekten.
yahudilere toprak satarak aldığımız paraları, yahudilere ait eğlence merkezlerinde, yahudi dilberler ile yedik.

tabi bu arada yahudi nüfusu sürekli artıyordu.

ticaret yaptık yahudilerle.
yafa limanı açıklarına demirleyen bir fransız gemisinin limana girmesine türkler izin vermiyordu.
yahudiler de bize para teklif ettiler.
mavnalarımızla açıldık ve bu gemiden tam 450 sandık taşıdık 2 gece içinde.
türkler bizim mavnalarımızı aramıyordu.
sonradan öğrendik ki bizim taşıdığımız sandıklar silah doluymuş.

aman, silah olsun ne vardı?
güzel para kazanmıştık bu işten, önemli olan buydu bizim için.

sonra sultan bizim yediğimiz haltları anladı.
işi iyice kontrol altına aldı.
yahudi dostlarımıza bir metrekare bile toprak satamıyorduk artık.
biz de toprak satabilmek için yahudi para baronlarını, filistin'in yerel idarecileri ile tanıştırdık.
neticede onlar türk değildi, bizdendi, araptı.

osmanlı'nın filistin'deki bu arap yöneticileri sayesinde yahudileri osmanlı vatandaşlığına geçirterek toprak satmaya devam ettik.
ohhhh, yine paranın mına koymuştuk işte.
abdülhamid avucunu yalamıştı.

ama sonra bu durum da anlaşıldı.
osmanlı yine işimize taş koydu.
hakikaten anlamıyorduk, osmanlı neden bu kadar karışıyordu toprak satmamıza.
satarız, satmayız, onlara ne.
kızmıştık osmanlıya...

derken büyük savaş başladı.
tabi biz osmanlı'ya kızmıştık, ingilizler geldi o zaman.
ingiliz demek medeniyet ve özgürlük demekti.
bize bol bol altın verdiler, para verdiler.
filistin cephesindeki türk askerlerini soyduk ve büyük paralar kazandık.

ha bu arada bir ingiliz albay vardı, adı charles wembley.
"türk askerlerinin karnı altın dolu, gidin onları alın" dedi bize.
biz de filistin'de yakaladığımız her türkün karnını deştik, ama altın falan yoktu.
olsun varsın, ingiliz her türk askeri için para ödüyordu bize.

sonra osmanlı cephede yenildi.
kanal harekatında türk askerine gelen bütün yardımları yağmaladık, tam 14.000 türk askeri öldürüldü orada.
sonra tabi filistin'den de çekildiler.

büyük ingiliz komutan geldi.
adı edmund allenby'di.
bize süper teklifler yaptı. biz onu çok sevdik hatta ismi de uygun olduğu için ona "el-nebi" (peygamber) dedik.
sonra bizim ingiliz el nebi'ye taa şam'a kadar eşlik ettik.
hatta el nebi şam'daki selahaddin eyyubi'nin sandukasına çizmeleri ile basmadan önce çizmelerini parlatan kişi filistinli bir araptı.

neyse, çok detaya girdim.

büyük savaş bittikten sonra artık osmanlı tehlikesi ve zulmü ortadan kalktığı için yahudi kardeşlerimize istediğimiz kadar toprak satabiliyorduk.
efsane günler geri gelmişti.
bu arada yahudiler kale gibi köyler inşa ettiler, her köyün kendi silahlı korucuları vardı.
bize artık dostane davranmıyorlardı.

araplar ve yahudiler arasında çıkan anlaşmazlıklarda, ingilizler hep yahudileri haklı buluyordu.
sanki biraz adaletsizlik vardı, osmanlı daha adildi sanki.
neyse, biz halimizden memnunduk.
tabi ki yahudi kardeşlerimiz sayesinde çalışmadan bol paralı günler geçiriyorduk. birkaç münferit olayın ne önemi vardı ki?

bu arada 2. büyük savaş başladı.
duyduk ki avrupa'da yahudilere zulüm ediliyormuş.
onların buraya gelmesi için bağış topladık aramızda.

daha çok yahudi geldi, biz de daha çok toprak sattık işte.

bu büyük savaş da sona erdi tabi.
bu arada ingilizler filistin'den ayrılmaya karar verdi, ayrılırken de filistin'i bize bırakacaklardı sanıyorduk.
ama onlar iki ayrı devlet kurulması için birleşmiş milletlere gitti.
tam o sırada yahudi kardeşlerimiz bize saldırdı.
ohooo saldırmak ne kelime, anamızı bellediler resmen.
sonra ingiltere filistin'den ayrıldığını ilan etti ve burada israil devleti kuruldu.
ne olduğunu anlamamıştık bile.

daha sonra yahudilere her "kahrolsun israil" diyerek saldırdığımızda topraklarımız biraz daha küçüldü.
topraklarımızı bu sefer parayla değil, tankla, topla alıyorlardı.
biz ise hiçbir şey yapamıyorduk.

aradan yıllar geçti, artık biz dünyanın gözünde birer terörist olmuştuk.
eh madem teröristtik, terörist gibi davranalım dedik.
o yıllarda türkiye'de de pkk terör örgütü faaliyetlerine başlamıştı, onların ilk eğitimlerini bizim kamplarımızda verdik.

siz türkler ise israil'e karşı hala bizi destekliyor, bize acıyordunuz.

sonra ermeniler bize yardım etti, biz ermeni soykırımını tanıdık.
siz bize yine yardıma devam ettiniz.
"enayi parası" diyorduk sizin yardımlarınıza, oluk oluk akıyordu maşallah.

işte böyle böyle bugünlere geldik.
şimdi dönüp bakıyorum da, bir filistinli arap olarak vicdan azabı çekiyorum.
siz ne saf bir milletsiniz lan?
iki namaz kılan görünce hemen aldanıveriyorsunuz.

gemilere doluşup yardım getiriyor, ölüyorsunuz.
kolaları falan sokağa döküyorsunuz.
oysa siz o kolaları sokağa dökerken, biz şenliklerle gazze'deki coca cola fabrikasını açıyorduk

işte böyle böyle...

eyyy sevgili türk milleti...!
bize yardım etmeyin.
biz bu yardımı gerçekten haketmiyoruz.

yuvarlak dünyacılara döşenen fantastik boru

kendi kendine boru döşeyen tiplerin hezeyanı.

düz dünyacı olduklarını iddia eden adamların yeryüzünün şekline ilişkin görüşü şu:

https://www.google.com.tr...=662#imgrc=e-TFB1uq-esdoM:

adamlar yuvarlak dünyacı diyorlar ama yuvarlak değil yavrum o, küre küre. senin iddia ettiğin model yuvarlak mesela, yukarıda da görüldüğü üzere. iki boyutlu model öne sürmeyecek kadar mürekkep yalamışlığımız var çok şükür.

bu düzcüler de kendi aralarında fikir birliği içinde değil elbette. misal:

https://scroll.in/article...ry-of-flat-earth-theories

dünya küre değil düz diyen adamların da yeryüzünün şekline dair kesin bir tahminleri yok. birkaç uçuş rotası ve tutulma gibi iki üç fenomende garip detay yakalayıp bunu teori haline getirdiklerini iddia ediyorlar ve "küre dünya teorisi" olduğunu sandıkları durumun karşısına koyuyorlar. yavrum sen daha rüzgar, basınç, gök cismi, tektonik hareketler, atmosfer etkisi, su döngüsü gibi fenomenleri açıklayamıyorken ne teorisi? bizzat kilise de biliyordu dünyanın düz olmadığını, zira aquinas bile dünyanın küre şeklinde olduğunu ancak evrenin geosentrik olduğunu-ne yapsın adam tersini söylese din adamlığı kalmayacak- ve güneş ile ay ın dünya çevresinde yörünge çizdiklerini yazmıştı.

biri de demiş ki mesela-troll olmadığı için tenzih ederim- fotoğraflarda dünya neden geoid gibi değil de eliptik çıkıyor? cevabı çok basit, deniz ve okyanus-yani su- ile atmosfer. bir de garip olan durum milleti bilimi tanrı gibi görmekle suçlarken bilimsel argümanlar sunmaya çalışmak. şurada komik argümanlarınızın hepsinin cevabı olduğu halde sürekli gizil cevaplar aradığınız müddetçe orta okulda ektiğiniz dersleri burada da öğrenemezsiniz.

güney kutbu da defalarca kez geçildiği gibi paranız varsa şili nin üssünden antarktika gezisi yapabilirsiniz. kaldı ki daha önce burada izinsiz olarak uçanlar da olmuştu. antarktika antlaşması da zaten askeri ve ticari uçuşları yasaklar, biraz araştırırsanız serüvencilerin onlarca uçuşunun olduğunu görürsünüz, hatta geçtiğimiz yıl da tüm kıtayı gezen bir amca olmuştu.

http://www.abc.net.au/am/content/2003/s1009424.htm

dünya o kadar komplo teorileriyle doldu ki nasa yı yalanlayalım diye devreleri yakmaya başladı millet. yakın zamanda nasa değil spacex de ay da koloni kurmayı planlıyor. gerçi bu tiplere göre o koloni de çorum da filandır. bakın teori üretmeyin demiyorum, becerebilirseniz parçacık fiziği, big bang gibi varsayımlara karşıt teoriler geliştirebilir veya en azından paradigma kaydırabilirsiniz. bununla beraber asla iyi bilmediğiniz konularda insanların bilgisizliğini kullanarak milleti keklemeyin.

terry pratchet de bunlarla discworld isimli güzide eserinde iyi testis geçmişti. toprağı bol olsun.

kılıçdaroğlu akp nin yaptığı yollarda yürümesin

(bkz: senin gibiler de bu ülkede yaşamasın)